Sürdürülebilirlik kavramı hep bir yerlerde varlığını sürdürürken, bizim insanlık olarak bu kavramla tanışıklığımız 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun yayınlamış olduğu “Ortak Geleceğimiz” isimli rapora dayanıyor.
İnsanlığın doğaya durmaksızın müdahalesinin arttığı, hızlı sanayileşme ve nüfus artışlarının olumsuz etkilerinin görülmeye başladığı zamanlardan bu yana en önemli gündemimiz iklim ve çevre sorunlarına dayalı sürdürülebilirlik konusu…Son zamanlarda ise tüm dünyada şiddetli sel, kuraklık ve uzun süreli sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olaylarında meydana gelen bir artışla karşı karşıyayız.
Küresel iklim değişikliğinin bilimsel temellerinin ve iklim değişikliğine neden olan etkenlerin değerlendirildiği Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’ nin 9 Ağustos 2021 de yayınlamış olduğu rapora göre “1951 – 2010 döneminde küresel sıcaklıklardaki artış, kesin olarak (%95 – % 100 ihtimalle) insan etkinliklerinden kaynaklandı.”
800’den fazla bilim insanının katkıda bulunduğu, Türkiye de dâhil olmak üzere IPCC’ye üye bütün ülkelerin üzerinde anlaştığı rapor net bir gerçekliğin altını çiziyor: Küresel iklimdeki ısınma olağandışı, atmosfer ve okyanuslar ısındı, kar ve buz miktarları azaldı, ortalama deniz düzeyi yükseldi ve sera gazlarının atmosferdeki birikimleri arttı. Hem gezegenimiz hem de bizler büyük risk altındayız.
IPCC raporundan önemli veriler
- Dünya yüzeyinde sıcaklık, 2011-2020 arasında 1850-1900 arasındakinden 1,09 °C daha yüksekti.
- Son beş yıl, 1850’den bu yana kaydedilen en sıcak dönem oldu.
- Son zamanlarda deniz seviyesindeki yükselme oranı, 1901-1971 ile karşılaştırıldığında neredeyse üç katına çıktı.
- 1990’lardan bu yana buzulların küresel olarak erimesinin ve Arktik deniz buzundaki küçülmenin en önemli itici gücü, “büyük olasılıkla” (yüzde 90) insan etkisi.
- Sıcak hava dalgaları da dahil olmak üzere aşırı sıcakların 1950’lerden bu yana daha sık ve yoğun hale geldiği, soğuk olayların ise daha az sıklıkta ve daha az şiddetli hale geldiği “neredeyse kesin”.
İklim Değişikliğinin Gelecekteki Etkileri
- Tüm emisyon senaryolarına göre sıcaklıklar 2040 yılına kadar 1850-1900 seviyelerinin 1,5 °C’nin üzerine çıkacak.
- Değerlendirilen tüm senaryolarda, Kuzey Kutbu’nun 2050’den önce en az bir kez Eylül ayında neredeyse buzsuz olması muhtemel.
- 1,5 °C’lik ısınmada bile “tarihsel kayıtlarda benzeri olmayan” bazı aşırı iklim olayları artan bir şekilde meydana gelecek.
- Yakın geçmişte yüzyılda bir kez meydana gelen aşırı deniz seviyesi olaylarının 2100 yılına kadar gelgit ölçüm konumlarının yarısından fazlasında en az yılda bir kez meydana geleceği tahmin edilmekte.
- Birçok bölgede yangın havalarında muhtemelen artış olacak.
Ne Yapabiliriz?
IPCC’nin yayınladığı bu rapor, küresel ısınmanın olumsuz taraflarını tüm gerçekliğiyle yansıtıyor. Ancak hala bir şeyler yapabilmek için zamanımız var. Bilim insanlarına göre küresel karbon salımları 2030 yılına kadar yarıya indirebilir. Bu yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyona ulaşabilirsek, sıcaklıklardaki artışı durdurabiliriz ve trendi muhtemelen tersine çevirebiliriz. Bilim insanları yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen umut vaad ediyor.
IPCC Çalışma Grubu Eş Başkanı Panmao Zhai iklim değişikliğinin dengelenebilmesi için sera etkisi yapan gaz salınımlarında güçlü, hızlı ve sürekli azalmalar ve net sıfır CO2 emisyonuna ulaşılmasının gerektiğini vurguluyor. Zhai başta metan olmak üzere sera etkisi yapan diğer gazların ve hava kirleticilerin sınırlanmasının hem sağlık hem de iklim için fayda sağlayacağının altını çiziyor.
Net sıfır emisyona ulaşmak için, temiz teknolojiyi kullanarak sera gazı emisyonlarını mümkün olduğunca azaltmak, ardından kalan salınımları karbon yakalama ve depolama teknolojileri kullanarak etkisiz kılmak ve ağaçlandırma çalışmalarını artırarak bu salınımların olabildiğince emilmesini sağlamak gerekiyor.
Hükümetlerin ve büyük şirketlerin etkisinin çok daha yüksek olduğu aşikar olsa da IPCC bireysel adımlar atılmadığı sürece dünyanın gaz emisyonu hedeflerine ulaşmasının mümkün olmadığını söylüyor. İklim değişikliğini durdurmak ya da yavaşlatabilmek için bireysel olarak atabileceğimiz adımlardan bazıları ;
- Daha az kırmızı et, süt, peynir ve tereyağı satın alıp daha çok yerli üretim gıdalar tüketin, gıda atıklarını azaltın.
- Seyahat yöntemlerinizi değiştirin. Elektrikle çalışan otomobiller kullanın, kısa mesafeyse yürüyün veya bisiklete binin. Uçaklar yerine trenleri, otobüsleri kullanın.
- İş için seyahat etmek yerine, video konferansla iletişim sağlayın.
- Yıkanan çamaşırları kurutma makinesine atmayın, çamaşır ipinde kurutun.
- Evlerinize yalıtım sistemi kurun.
- Her tüketim ürününde düşük karbon talebinde bulunun.